Düşündünüz, taşındınız ve artık anne baba olmaya karar verdiniz ya da belki hiç düşünmemiştiniz ama sizin civcik sürpriz bir biçimde artık sizin ebeveyn olmanız gerektiğine karar verdi ve gebelik süreciniz başladı. Yaklaşık 9 aylık heyecanlı ve merak dolu bir dönemi tamamladınız, o büyülü an geldi ve bebeğinizi kucağınıza aldınız. Siz hiçbir hazırlık yapmasanız dahi doğa ana bebeğinizin ihtiyacı olan tüm ögeleri içeren en kıymetli besini, o mucizevi sıvı olan anne sütünü sizin göğüslerinizde hazır eder. Doğru diyorsunuz kimi zaman süreç beklenildiği gibi ilerlemeyebilir, bir takım sağlık sorunları nedeniyle bebeğiniz erken gelebilir, ama yine de endişeye gerek yok… Uygun sıvı alımı, stresin kontrol altına alınarak annenin biraz olsun istirahatinin sağlanması ve etrafta bu konuda deneyimli, motive edip destek olacak birilerinin varlığı ile rahatlıkla bebeğinize yine anne sütü sunabilirsiniz.
Anne sütü her bebek için sihirli bir iksir gibidir. Bebeğinizin sağlıklı büyüyüp, gelişebilmesi için hazine değerindedir. Bu sebeple kendinize, emzirmenin gücüne inanın, etrafınızdan gelebilecek her türlü olumsuz söyleme kulağınızı kapatıp, bunu yapabileceğinize inanarak başlayın.
Hadi önce içinizden, sonra yüksek sesle tekrar edin sevgili ANNELER;
“ DOĞA ANANIN GÜCÜ BEDENİMDE, GÜÇ BENDE, BEBEĞİMİN İHTİYACI OLAN HER ŞEY SAHİP OLDUĞUM MEME DOKUSUNDA ARTIK!!! “
Buraya kadar okudunuz, şimdi bu satırları okurken aklınızdan geçiriyorsunuz; durun tahmin edeyim:
“Her annenin sütü oluyor mu sanki, ya sütüm gelmezse, süt gelir de bebeğime yetmezse ?” Çok ciddi bir sağlık sorunu olmadıkça , siz bu konuda olumlu düşüncelere sahipseniz, yakınınızdakiler sizin beslenmeniz, sıvı alımınız, uyku düzeniniz konusunda size destek oluyorsa ve en önemlisi her emzirme öncesi bir büyük bardak (250- 200 ml), her emzirme sonrası bir büyük bardak su tüketiyorsanız (toplamda günlük 3 lt gibi), bir de bebeğinizle sık sık ten teması kurup, gözünün içine içine bakıyorsanız bu işi oldu bilin. 🙂
Gelelim diğer sorunuza; peki ya meme başım küçük ya da çökükse bebek kavramakta güçlük çekerse ? Olsun bu da dert değil, endişelenmeye hiç gerek yok, burada da günümüzün koşullarında çözüm üretmek basit. Öncelikli hedefimiz bebekle direkt ten teması sağlamak olduğu için mümkün olduğunca meme ucunu çıkartıcı sistemleri ve bebeğin kolay kavramasını sağlayacak pozisyonları öncelikle önersek de, bunlarla mümkün olmuyorsa çok hafif, meme dokusuna ve bebeğin emme ergonomisine uygun silikon uçların kullanımını devreye sokarak bu süreci kolaylıkla yönetiyoruz.
Uygun emzirme pozisyonu, meme başının ve etrafındaki kahverengi alanın tam kavranması, meme başında oluşabilecek çatlaklara karşı koruyucudur. Ayrıca gebeliğin son haftalarına doğru meme başlarınıza, takip eden kadın-doğum uzmanınızın önerileri doğrultusunda koruyucu kremler uygulamanız da ilk haftalarda burada oluşabilecek hassasiyeti engellemeye yardımcı olur.
Uygun emzirme tekniğinden kastımız bebeğin başının ve yüzünün tamamıyla anne memesine dönük olduğu, bebeğin alt dudağının dışa dönük olarak memenin koyu renkli kısmının komple bebek tarafından kavrandığı pozisyondur. Annenin memesini eliyle alttan C şeklinde desteklemesi uygundur , fakat bebeğin burnu tıkanır kaygısıyla makaslama yapılması süt akım hızını düşürür ve hatta kanallarda tıkanmaya dahi yol açabilir. Bebeğiniz zaten refleks olarak burnu tıkandığında memeyi bırakacaktır, burada kontrolü ona bırakmanız daha uygundur.
Süt salgılanmasında etkili bir çok hormon vardır fakat baş rol oyuncuları oksitosin ve prolaktin denilen iki ayrı hormondur. Bebeğin memeyle ten temasına geçmesi, ardından emmeye başlaması ile anne memesindeki sinir uçları uyarılır, ardından beyinde iki ayrı alandan oksitosin ve prolaktin salgılanması uyarılır. Oksitosin sütün kanallardan boşalmasını sağlarken, prolaktin süt üretiminde etkili hormondur. FAKAT SANMAYIN Kİ BU HORMONLARIN ROLLERİ BU KADARLA SINIRLI..Hani, eskiler der ya, anne olmadan bilemezsin, anne ol da gör, her şey değişecek diye !!! Gerçekten emzirme anne beynini gerek yapısal gerek fonksiyonel olarak geri dönüşümsüz bir biçimde değiştirir. Emzirmeyle ortaya çıkan oksitosin beyinde bir takım değişikliklere yol açarak anne ve bebek arasında çok güçlü bir duygusal bağlanmayı, annenin bebeğin ihtiyaçlarına hızlı cevap verebilme yeteneğini arttırmayı ve sevip sahiplenebilme yetisini arttırmayı sağlar. Aynı zamanda annenin stresle baş edebilmesine de yardımcı olur. Oksitosin kan basıncını azaltır ve ayrıca stres hormonu olarak adlandırılan glukokortikoidlerin salınımını da azaltır. İŞTE BU, AZALDI MI TAZE ANNELİK STRESİNİZ VE KAYGILARINIZ BÖYLECE 🙂 Gelelim prolaktine ! Esas görevi süt üretimini uyarmaktır. Bebek emdikçe kanda prolaktin düzeyi artar, bu artışla birlikte özellikle 30. dk sonrası süt üretimi de uyarılmaya başlar. Gece daha çok üretilir, bu nedenle süt üretimini üst düzeye çekmenin en önemli yollarından biri geceleri bebeği emzirmektir. Bu güzel hormon annenin uykusunu almış ve dinlenmiş hissetmesini de sağladığı için emzirme süreciniz boyunca geceleri uyanıyor olsanız bile normal zamandakine göre gündüzleri daha enerjik devam edersiniz hayatınıza… Ne güzel kurgulanmış bir mekanizma öyle değil mi ?!
ESAS SORUNUZU DUYAR GİBİYİM: “ TAMAM EMZİRİYORUM AMA NE KADAR SÜT ÜRETTİĞİMİ GÖREMİYORUM Kİ, BEBEĞİMİN DOYDUĞUNU NASIL ANLAYACAĞIM ? ’’
- Biz hekimlerin işi kolay, tartıda matematiksel olarak değerlendirip bunun yanıtını size hızlıca verebiliriz. Şöyle ki; ilk 3 ay bebekler günlük ortalama 30 gr kadar tartı alımı yaparlar. Haftalık 150- 250 gr, aylık 750- 1000 gr arasını gördüğümüzde bebeğin uygun beslendiğini düşünürüz. Burada istisnai durum doğumdan sonraki ilk 7-10 günlük süreçtir. Miad bebekler doğum sonrası ilk 3-4 gün tartı kaybederler ve doğum kilolarına genellikle birinci haftanın sonuna doğru ulaşırlar. Tabii ki bu tartı kaybının da bir üst sınırı var. Bebek doğum ağırlığının % 10 undan fazlasını kaybetmemelidir, aksi takdirde tıbbi müdahale gerekir.
Tartı takibi işin en kolay yolu, fakat evde yapamayacağınızı düşünürsek nelere dikkat etmeniz gerekecek ?
- Bebeğinizin emerken yutkunma seslerine, emzirme sonrasında karın duvarı ince olduğu için duyacağınız gurultu tarzındaki barsak seslerine dikkat etmeniz ve emdikten sonra geçeceği huzurlu ve sakin süreci görmeniz çok önemli
- Karın tokluğunun en önemli göstergelerinden biri de günlük yaptığı idrar miktarıdır. Bebeğinizin karnı doyuyorsa ilk hafta sonrası genellikle günlük 6-8 defa idrar yapar, idrar rengi açıktır, bezinde leke bırakmaz. İlk 7 gün içinde beklenen ise bebeğin günü kadar sayıda idrar yapmasıdır; ikinci gün min. 2 defa, üçüncü gün min. 3 defa gibi…
- Bebeğiniz sürekli ağlıyor, huzursuz, memeden ayrılmak istemiyor, cildi sararmış, ağız kuru, karın derisi buruşuksa hızlıca doktorunuzla iletişime geçmeniz gerekir. Bunlar ciddi sıvı kaybı belirtileridir, her ne kadar önceliğimiz anne sütü olsa da özellikle yaz aylarında çok sık karşılaştığımız bu durumda bebeğe destek besin sunulması gerekir.
Doğru; doğumdan hemen sonra süt genellikle coşkulu bir biçimde gelmez, fakat zaten bebeğin de ilk günler mide kapasitesi küçük olduğu için meme dokunuzdan salgılanan süt genellikle yeterlidir. Günbegün bebeğin mide hacmi artarken annenin de süt üretimi artar. Nadiren sezeryan doğum sonrası süt gelişi hormonal değişiklikler sebebiyle biraz daha gecikebilir, bu durumda bebeğin tokluk belirtilerini dikkatli gözetmek gerekir.
Doğumdan sonraki ilk günlerde salgılanan süte kolostrum adı verilir. İlk gün toplamda max. 40- 50 ml kadar salgılanan bu özel süt miktar olarak az gibi görünse de bebeğin ihtiyacını karşılamaya yeterlidir. İçerik bakımından ise oldukça zengin ve mucizevidir.
Her canlının sütü kendi yavrusuna özel olarak üretilmiştir ve ayrıca her anne mucizevi bir şekilde kendi yavrusunun ihtiyaçlarına göre şekillenen dinamik bir sütü bebeğine sunmaktadır. NEDEN DİNAMİK ? Çünkü anne sütünün içeriği bebeğin yaşına, günün saatine, emzirme süresinin uzunluğuna ve bebeğin sağlık durumuna göre değişkenlikler gösterir.
Örneğin; gündüz salgılanan süt bebeğin daha aktif ve dinamik olmasını sağlar, gece salgılanan sütte ise uykuya daha kolay geçişini mümkün kılan hormonal değişiklikler söz konusudur.
Sütün içeriği günün saatine göre değişiklik gösterdiği gibi; aynı emzirme periyodunda bile dakikalar içinde değişiklik gösterebilir. Öyle ki; emzirmenin başında gelen süt su, şeker ve proteinden zengindir. Bu bebeği emmeye teşvik eder. Sona doğru gelen süt ise daha yağlı kıvamda olup bebekte tokluk hissini sağlar.
Bir diğer örnek ise bazı sağlık sorunları nedeniyle anne karnında gelişememiş bebeklerde gözlemlediğimiz durumdur.Burada doğum sonrası annenin salgıladığı süt bebeğin daha hızlı büyümesini sağlamak adına protein ve yağ içeriği bakımından daha zengindir.
Anne sütünün, özellikle de kolostrum dediğimiz doğumdan sonraki ilk günlerde gelen o altın sıvının bebeğin bağışıklık sisteminin gelişmesi üzerindeki rolünü artık hepimiz biliyoruz. Pekiyi bebeğiniz hastalandığında meme uçlarınıza temas eden ağız içi sıvısından etkileşimle sütünüzün bunu algıladığını ve bebeğin bu enfeksiyon ajanıyla savaşmak adına daha donanımlı bir hale geldiğini biliyor muydunuz ? Bebeğiniz bir enfeksiyona yakalandığında sütünüzle ona transfer ettiğiniz beyaz küre hücreleri, antikorlar ve koruyucu enzimler yoğunlaşır, böylece süreci daha kolay atlatabilirsiniz.
Hani günümüzde çok sık kullanılan bir terim var ya “akıllı üretim teknolojisi” diye bu bence anne sütünü dört dörtlük tanımlamaya uygun bir terim esasında !!!
“Tamam, anne sütünün altın değerinde olduğunu kabul ediyoruz da arttırabilecek önerileriniz var mıdır” derseniz yazıyı okumaya devam lütfen !!!
- Yeterli uyku, mümkün olduğunca az stres ve yüksek motivasyon
- Yeşil yapraklı sebzeler, bol sıvı gıda, her gün yumurta, haftada 3-4 gün kırmızı et, haftada 2 defa balık, mevsiminde taze meyve, şekersiz kompostolar, her gün 1 avuç ceviz, badem, fındık tüketilmesi önerilir. Haftada 1-2 defa önceden ıslatılmış kuru bakliyat da tüketilmesi uygundur.
- Toplumda yer eden genel kanının aksine annede gaz yapan besinler bebekte de gaz oluşumuna yol açmaz. Bu nedenle doktor önerisi dışına annenin besin kısıtlamasına gitmesi uygun değildir.
- Çay, kahve, sigara, alkol, paketli , boyalı gıda ve pişmemiş et tüketiminden emzirme döneminde kaçınılmalıdır.
- Malt içecekleri ve emziren anne çayları bebekte bir besin allerjisi durumu söz konusu değilse süt artışında etkili olabilir.
- Doğum öncesi kullanılan demir ve vitamin desteklerinin de belli süreler devam edilmesi önerilir.
Buraya kadar sürekli anne sütünün önemini vurguladım, sürece sizi hazırlayıp, motive edecek açıklamalarda bulundum. FAKAAAT ola ki işler planlandığı gibi gitmez ve herhangi bir sebepten ötürü emziremezseniz de lütfen kendinizi kötü hissedip, suçluluk ya da eksiklik hissine kapılmayın. Unutmayın ki bebeğinizin en büyük ihtiyacı anne sevgisi ki bu siz ancak kendinizi severseniz mümkün. Sevgiyle, sağlıkla kalın !!!